1957 yılında Nevşehir’e bağlı Ürgüp’te bulunan Tahsin Ağa Kütüphanesi’nde göreve başladıktan sonra, sıradışı bir kütüphanecilik sergileyerek adını kültür tarihimize yazdırmıştır. Namı değer Eşekli Kütüphaneci 1974 yılına kadar at, eşek, katırla yaklaşık 20 yıl Ürgüp köylerine kitap taşımıştır. Ürgüp’ün 12 köyüne kütüphane kurmuş, köylerdeki halk evlerinde okuma yazma kursları açarak, okuma yazma bilmeyen vatandaşları okur-yazar haline getirmiş bir masal kahramanıdır.
Derneğimiz büyük hizmetleri bulunan Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz’ü öğrencilerimize tanıtmak amacıyla dernek başkanı tarafından okullarımızda konferanslar ve söyleşiler yapılmaktadır.
Eşekli Kütüphaneci’yi tanımanız kütüphanecilik hayatına, kültüre, kitaba ve değişim ve gelişime yönelik bakış açınızın değişeceğini umuyoruz.
Bu da Türkiye’ye özgü bir kütüphane masalı… Kahramanımız Mustafa Güzelgöz Liseyi okumamış, kütüphanecilik eğitimi görmemiş ama yenilikçi, yaratıcı, özverili bir kütüphanecidir. İnatçı, bir o kadar da tuttuğunu koparan bir kütüphaneci… Mustafa Güzelgöz, 1921 yılında Ürgüp’te doğar. İlk ve orta öğrenimini Ürgüp’te bitirir. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra, İstanbul’a gitmeyi hedefler ama ailesi, onun Ürgüp’te kalmasını ister. Ürgüp’ün o zamanki kaymakamı Fahri Çıvgın’ın teklifiyle 1944 yılının Temmuz ayında 40 lira aylıkla “Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne memur olarak atanır. Öncelikle, kendisinden önce çalışanlar tarafından “bu basma ve yazma kitaplar okunmaz” diye bir binanın rutubetli odasına atılan 2300 adet yazmayı depodan çıkarır. Bütün yazmaları, cüzleri tek tek güneşe çıkartarak kurutur, tek odalı bir kütüphaneye bunları yerleştirerek gelecek kuşaklara hazırlar.
DÜNYADA BİR İLK: “EŞEKLERLE GEZİCİ KÜTÜPHANE”
Kahramanımız Güzelgöz bir gün başta Ürgüp Kaymakamı olmak üzere birçok memurla birlikte bir köye adına “selector” denilen buğday temizleyicisinin açılış törenine gider. Köylüler ayağa kalkıp gelenleri karşılar bu sırada herkesin altına bir sandalye verilir; doktora, ziraatçıya, veterinere, sağlık memuruna, ortaokul müdürüne, öğretmene… Sonrasında da bir ikram faslı başlar. Köylü tanımadığı Güzelgöz’e bir sandalye bile sunmaz. Bir memur arkadaşı Güzelgöz’ le sandalyesini paylaşır.
Güzelgöz bu olayı yaşadıktan sonra düşünür ve köylüye hak verir. Hürmet edilen, sandalye tutulan, ikramlar sunulan diğer memurların hepsinin bu köylüye az çok bir yararı dokunduğunu düşünür. Doktor hastalarına bakıyor, öğretmen çocuklarını okutuyor, veteriner hayvanlarını iyileştiriyor vb. örnekleri sıralayarak kendisinin de bu köylünün yararına bir şeyler yapıp köylüden bir sandalye alabileceğini düşünür. “İnsan kitaba gideceğine, kitap insanın ayağına gelmelidir” diyen Güzelgöz, yolları olmadığı için şehre gelişi zor olan köylülere kitabı kendisi götürmek ister. Motorlu araçların gitmesinin mümkün olmadığı köylere eşek sırtında kitap götürmeyi planlayarak uygulamaya koyar. Bakanlıktan kadro tahsisi ister, kabul edilir. Güzelgöz, 200 TL’lik kadro için işe alınacak kişinin en az ilkokul mezunu olmasını ve eşeği olması şartını arar.
Bunların içinden Bekir Koca’yı seçer. Bu köylere kitabı götürecek olan eşekler için sandıklar yaptırır ve her biri 90-100 adet kitap olan iki sandığı eşeğin semerine yerleştirir ve düşer yollara. İlk durağı Karlık köyüdür. Köylünün okuma alışkanlığının oluşması için ilk önce; Karacaoğlan, Âşık Garip, Hazreti Ali’nin Hayber Kalesi Cengi gibi kitaplar götürür. Daha sonraki zamanlarda halkın yararına olacak tarım, hayvancılık vb. konularda kitaplar bulundurulur. Okuma zevki gelişen köylüler zaman içinde tarih, tarihi romanlar, dini kitaplar, tarım ve sağlık konularında kitapları ve Dünya klasiklerini okumaya başlarlar. Özellikle Karain köyünde Balzac okunmaya başlamıştır.
KÖY KADINLARI KÜTÜPHANEYİ DAHA AZ KULLANIYOR
Köylü kadınların geleneklerden dolayı erkeklerin yoğun olduğu yerlere gitmeme eğilimi ve işlerinin yoğunluğu kütüphaneye gelmemelerinin nedenlerinden bazılarıdır. Erkeklere oranla kütüphaneye çok az gelen yöre kadınlarını kütüphaneye nasıl çekerim diye düşünen Güzelgöz, iyi bir formül bulur. Kütüphanelere dikiş makineleri alarak kadınların kütüphaneyi daha çok kullanmalarını sağlamayı planlar. Kütüphanenin tatil olduğu Salı günlerini sadece kadınlara açar.
Eşekli Kütüphane sistemiyle Bakanlığın ve dünyanın ilgisini çeken Güzelgöz kadınları da kütüphaneye çekmenin yollarını planlarken şöyle diyor; “Baktım kadınlar gelmiyor, demir parmakların ardından bakıyor; içeri giremiyorlar. O zamanlar Zenith marka dikiş makineleri yeni çıkmıştı. Hemen bu kuruma bir mektup yazdım Reklamlarını da yapacağımı belirterek her kitaplığa birer dikiş makinesi istedim. İyi insanlarmış; tez vakitte bir Singer, dokuz tanede Zenith marka dikiş makinesi yolladılar. Makineleri kütüphaneye yerleştirdim. Masaların üstlerine Ören Bayan’ın dikiş nakış örneklerini içeren broşürler koydum Sonra da köyün erkeklerini toplayıp onlarla konuştum. “Salı günleri hanımın buraya gelecek, burada oturacak” dedim… Beklemeye başladım. Gencecik güzel güzel bayanlar, çeyizlerini düzmek üzere kütüphaneye gelmeye başladılar.”
VE GÜZELGÖZ’E ULUSLARARASI ÖDÜL
1963 yılında Amerika’da yapılan bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının yarıştığı bir yarışma düzenlenir. Türkiye’nin de yarışmaya aday bildirmesi istenir. Yazı Devlet Planlama Teşkilatına ulaşır. DPT yetkilileri Güzelgöz’ün yaptığı çalışmaları düşünerek yarışmaya onun katılmasına karar verir. Evrakların yarışma yetkililerine ulaştırılmasından kısa bir süre sonra Amerikan Haberler Merkezi’nden 3 kişi incelemeler yapmak üzere Ürgüp’e gelir. Konuklar köyün muhtarını da yanlarına alarak Güzelgöz’ü hiç işe karıştırmadan incelemelere başlarlar. Köyde eşeğin sırtında gitmekte olan köylüyü durdurup ona bir kitap uzatarak kitap okumasını isterler, köylü okumaya başlar. Daha sonra sırasıyla köylü kadınlara, yaşlılara, gençlere kitap uzatırlar ve kimden uzattıkları kitabı okumasını isteseler hep olumlu sonuç alırlar. Bu rapora, inceleme esnasında çektikleri birbirinden ilginç ve güzel fotoğrafı da ekleyerek yarışma jürisine sunarlar.
Yarışma sonuçlanır ve Güzelgöz, “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” ni alır. Ulusal ve uluslararası basında çıkan yazılar sayesinde kütüphaneye destek yağmaya başlar. Amerikalı bir yardım kuruluşu Ürgüp ve çevresinde yapılan çalışmaları yakından takip eder ve çalışmaları çok sempatik bulur. Modern bir vasıtayla gezici kütüphane çalışmaları gerçekleşsin diye 1960 model yeni bir Jeep hediye edilir. Hediye edilen Jeep sayesinde, ulaşımı Jeep’le rahat olabilecek köylere gidilir. Aynı zamanda eşek, katır ve atlarla yapılan gezici kütüphane çalışmaları da devam eder. Çok yönlü bir kişilik olan Güzelgöz, Halkevi ve Belediye Başkanlığı da yapar ve yörede halıcılık kursları açar. Günümüze kadar gelen meşhur Ürgüp halılarının oluşmasının temelleri o yıllarda atılır. Bir gün, Ankara’dan bir müfettiş gelir.
Olayı Güzelgöz’den dinleyelim. “Hakkımda şikâyet olduğunu, başka işlerle uğraşıp kendi işimi yapmadığımı, savunmamı yazmam gerektiğini söyledi. Onca verilen ödüllerden, takdirnamelerden sonra böyle bir olaya çok üzüldüm. Teslim aldığım kitap sayısını iki bin üç yüzden iki yüz bine çıkardım. Kitaplığı genişletip ikinci katı çıktık. Okur sayısını arttırdık, insaf… Bugüne kadar saklayacak hiçbir şeyim olmadı.” Bunun üzerine emekliliğini ister, Eşekli Kütüphaneci. Köyde kendisine bir güzel jübile yapılır. Her hikâyenin sonu olduğu gibi bu masalın da bir sonu var. Kahramanımız Mustafa Güzelgöz 84 yaşında solunum yetmezliğine bağlı kalp rahatsızlığından 17 Şubat 2005 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Unutulmaması ve bıraktığı heyecanın hiç solmaması dileği ile…
Ömer Orhan Atılım Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürlüğü Kaynakça: Bu yazı Atılım Üniversitesi kütüphanecilik ve dokümantasyon bölümü e-bülteninden alınmıştır.